Kadına karşı şiddet ve kabadayılık [değiştir]
Dünyada her 3 kadından 1'i hayatında en az bir kez aile içi şiddete maruz kalıyor. G-20 üyesi Türkiye'de bu oran diğer gelişmiş devletlere oranla çok daha yüksek.
Türkiye genelinde kadınların neredeyse yarısı şiddete maruz kalıyor. Uzmanlara göre ülke genelinde eşi veya eski eşi tarafından fiziksel şiddete maruz bırakılan kadınların oranı %39. Varoşlarda bu oran %97'lere çıkıyor.[1] Yaşadıkları fiziksel şiddeti kimseye anlatamayan kadınların oranı %48.5. Herhangi bir sivil toplum örgütüne ve polis, savcılık dahil hiçbir kuruluşa başvurmayanların oranı %92.[2]
Genel kanının aksine kırsal kesimde ve kentlerde kadına karşı şiddet oranı hemen hemen eşit düzeyde. Şiddetin en yoğun yaşandığı bölgeler ise Doğu ve İç Anadolu bölgeleri.[2]
Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu'ya göre kadına karşı şiddetle mücadelede, kadın ve erkeklerin duyarlılıklarının artırılması, farkındalık yaratılması ve bilinçlendirilmesi ayrıca şiddet mağduru veya risk altındaki kadınlara sunulan hizmetlerde ise kurumsal mekanizmaların eşgüdüm içinde çalışmalarını sürdürmesi gerekiyor.[2]
Kadına en temel haklarının iade edilmesinde erkeklerin eğitimine çok önemli rol düşüyor. Bu amaçla 2006 yılı Ağustos'unda askerlik hizmetini yapmakta olan er ve erbaşlara verilen yurttaşlık sevgisi eğitim programına kız çocuklarının eğitimi, kadınların istihdamı ve karar alma mekanizmalarına katılımları, kadına yönelik şiddet, töre cinayetleri, kadın hakları ve toplumsal cinsiyet eşitliği konuları da dahil edildi.[3]
Türkiye'de 1975-2000 döneminde üniversite mezunu kadın sayısı 56 binlerden 910 bine kadar yükselirken, okuma yazma bilmeyen kadın sayısı, hala yüksek seviyede bulunuyor.
2000 yılı itibariyle Türkiye'de 25 yaşın üzerinde okuma yazma bilmeyen kadın sayısı 4 milyon 625 bini buluyor. Bu rakam erkeklerde 1 milyon 176 bin kişide kalıyor.
Türkiye’de ilköğretim çağında olupta okula gitmeyen yaklaşık 1 milyon çocuk var. İlköğretim düzeyinde okullulaşmada cinsiyetler arasındaki fark %7. Yani ilköğretim çağında olup da okula gitmeyen kız çocuk sayısı aynı durumdaki erkek çocuk sayısından 600,000 daha fazla.[4]
Kız çocuklarının eğitiminin önündeki engeller [değiştir]
- Okul ve dersliklerin yetersizliği;
- Okulların yerleşim yerlerinden uzak olması ve birçok ailenin kız çocuklarının bu kadar yol gitmesini istememeleri;
- Ailelerin, çocuklarını, fiziksel koşulları elverişsiz, örneğin tuvaletsiz, su şebekesi olmayan okullara göndermek istememeleri;
- Birçok ailenin ekonomik güçlük içinde olması;
- Ailelerin erkekleri kızlara göre önde tutan geleneksel önyargıları;
- Çocukları evde çalıştırarak aile gelirine ek katkı sağlama eğilimi;
- Birçok ailenin kızlarının bir an önce evlenmesini eğitimden daha önemli görmesi;
- Kırsal bölgelerde kadın rol modellerinin nadiren görülmesi ya da hiç olmaması;
- Orta öğrenim imkanlarının sınırlı olmasının ilköğretime yönelik ilgiyi azaltması.[4]
Buna karşılık, 1975-2000 döneminde kadınların eğitimde büyük mesafe kaydettikleri de görülüyor. Nitekim dönem başında:
- 1 milyon 920 bin seviyesinde olan ilkokul mezunu kadınların sayısı 7 milyon 644 bine,
- 167 bin olan ortaokul mezunu sayısı 896 bine,
- 199 bin olan lise mezunu sayısı da 1 milyon 539 bine çıktı.
- Üniversite mezunu kadın sayısı da 56 binlerden 910 bine kadar yükseldi.
Mesleki eğitim [değiştir]
Kız çocuklarına mesleki eğitim vermek amacıyla Kız Teknik Öğretim Müdürlüğü 1933 yılında kuruldu
Türkiye'de kadınların iş gücüne katılım oranları son derece düşük. Erkeklerin hemen hemen yüzde % 70'i, kadınların ise sadece dörtte biri çalışıyor. Çalışan erkek sayısı yaklaşık 17 milyon iken çalışan kadın sayısı 6 milyon civarında, yani erkeklerin üçte biri oranında.
Kadınlardaki işsizlik oranı yüzde 9.4 iken, erkeklerde işsizlik oranının yüzde 10.7 olması kadın işsizliğinin daha düşük olduğu kanısı yaratıyor. Ancak bunun nedeni, kadınların işgücüne daha az katılması.
Türkiye'de tarım dışı kadın çalışanların oranı hızla artıyor. 1997 yılında yüzde 17.7 olan bu oran 2003 yılına gelindiğinde yüzde 20.6'ya çıktı.
Tüm bunlara rağmen, kadın ve erkek çalışanların ücret dengesizliği devam ediyor. Türkiye, Dünya Ekonomik Forumu tarafından yayımlanan 2009 Küresel Toplumsal Cinsiyet Eşitsizliği Endeksi'nde, 134 ülke arasında 129. sırada yer almıştır.[5]
1936'da kadınların yeraltında ağır ve tehlikeli işlerde çalıştırılması, ILO sözleşmesi ile yasaklandı.
Kadınlar siyasi hayatta da var olma mücadelesine ilk kez 1923 yılında başladı. Kadınlar, ilk kadın partisi 'Kadınlar Halk Fırkası'nı, Nezihe Muhittin'in başkanlığında 1923 yılında kurmak istedi. Ancak partinin kuruluşuna, kadınlara oy hakkı tanımayan 1909 tarihli Seçim Kanunu gereğince valilikçe izin verilmediği için parti girişimi dernekleşme ile sonuçlandı.
29 Ekim1923'te Cumhuriyet'in ilanıyla birlikte kadınların kamusal alana girmesini sağlayan yasal ve yapısal reformlar hızlandı. Tevhid-i Tedrisat Kanunu'nun 3 mart 1924'te çıkarılmasıyla tüm eğitim kurumları Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlanırken, kızlar da erkeklerle eşit haklarla eğitim görmeye başladı.
Kadınlara siyasetin kapısını aralayan Belediye Yasası, 1930 yılında çıkarıldı. Böylece kadınlar belediye seçimlerinde seçme ve seçilme hakkı kazandı.
8 şubat 1935'te TBMM Beşinci Dönem seçimleri sonucunda 17 kadın milletvekili, ilk kez Meclis'e girdi. 1936'da yürürlüğe giren İş Kanunu ile kadınların çalışma hayatına düzenleme getirildi.
Kadınlara köylerde muhtar olma ve ihtiyaç meclisine seçilme hakları ise 1933 yılında Köy Kanunu'nda değişiklik yapılarak verildi. Kadınlara siyasetin kapısı 1934'te yapılan Anayasa değişikliği ile seçme ve seçilme hakkı tanınmasıyla tam olarak açıldı ve ilk kadın milletvekilleri TBMM'de yerlerini aldı.
1950 yılında ilk kadın belediye başkanı Müfide İlhan Mersin'den seçildi.
İlk kadın bakan Türkan Akyol, 1971 yılında göreve atandı.
1989 yılında kadınlara da kaymakamlık yolu açıldı. İçişleri Bakanlığı, kaymakamlık sınavlarına kadınların da alınacağını açıkladı. Kadının çalışmasını kocanın iznine bağlayan Medeni Kanun'un 159'uncu maddesi, Anayasa Mahkemesi'nce 1990 tarihinde iptal edildi.
Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk kadın vali Lale Aytaman, 1991 yılında Muğla'ya atandı. 1993'te İstanbul Üniversitesi'nde ilk Kadın Araştırmaları Ana Bilim Dalı açıldı ve yüksek lisans programı vermeye başladı. Aynı yıl Kadın Dayanışma Vakfı, Altındağ Belediyesinin desteğiyle kadın danışma merkezi ve kadın sığınma evini açtı.
Türkiye Cumhuriyeti tarihinde Başbakan koltuğuna ilk kez bir kadın oturdu. Türkiye'nin ilk kadın başbakanı Tansu Çiller, 25 haziran 1993 tarihinde hükümeti kurdu.
Nüfusun yarısını oluşturan kadınların Meclis'teki temsil oranı ise yok denecek kadar az seviyede bulunuyor. Kadın milletvekili sayısı erkek milletvekillerinin sadece yüzde 4.2'sinde kalıyor.
Türk kadını seçme seçilme hakkına 74 yıl önce kavuştu. Ancak 1935'ten 2009'a kadar Meclis'e 8 bin 794 erkek vekile karşılık sadece 236 kadın girebildi.[6]
Çokeşliliğin kaldırılması ve boşanma hakkı [değiştir]
Erkeğin çokeşliliği ve tek taraflı boşanmasına ilişkin düzenlemelerin kaldırıldığı, kadınlara boşanma hakkı, velayet hakkı vemalları üzerinde tasarruf hakkı tanıyan Türk Medeni Kanunu, 17 şubat 1926'da kabul edildi.
Doğum izni ve yardımı [değiştir]
Kadınların en önemli sorunlarından olan doğum izni, ilk kez 1930 yılında düzenlendi.
Kadınlara doğum yardımı ilk kez 1945 yılında 4772 sayılı yasa ile düzenlendi. Yaşlılık sigortasının kadın ve erkekler için eşit esaslara göre düzenlenmesi ise 1949 yılında çıkarılan yasa ile gerçekleşti.
Sağlık Bakanlığı bünyesinde ana çocuk sağlığı hizmetleri verilmesine 1952 yılında başlanırken, gebeliği önleyici araçların satış ve dağıtımının serbest bırakılmasını ve tıbbi zorunluluk halinde kürtaj hakkı tanınmasını düzenleyen 'Nüfus Planlaması Hakkında Kanun' 1965 yılında çıkarıldı.
Eşit değerde iş için kadın ve erkek işçiler arasında ücret eşitliğini sağlayan ILO sözleşmesi 1966 yılında onaylandı.
1971'de yasal değişiklikle, 10 haftaya kadar olan gebeliklerin kürtajla sona erdirilmesi ve gönüllü cerrahi sterilizasyon yöntemlerine izin verilirken, kürtaj için evli kadınlara kocadan izin alma koşulu getirildi.
Ayrımcılıkla mücadele [değiştir]
Türkiye, Birleşmiş Milletler Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi'ni 1985 yılında imzaladı. Sözleşme bir yıl sonra yürürlüğe girdi. 1985 yılında 'Beşinci Beş Yıllık Kalkınma Planı'nda kadın konusu, ilk kez bir sektör olarak yer aldı ve bu konuda politikalar belirlendi.
İlk 'Kadın Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezi', 1989 yılında İstanbul Üniversitesi'nde kuruldu. Bugün üniversiteler bünyesinde kurulan bu merkezlerin sayısı 13'e ulaştı.
Yaşam beklentisi [değiştir]
2005 yılı için kadınların yaşam beklentisi 71.3 yıl olarak hesaplanırken, 2030 yılında ortalama yaşam beklentisinin 76 yıla çıkacağı öngörülüyor. Bu tarihte Türkiye'deki kadın sayısının erkek sayısının önüne geçmesi bekleniyor.
2030 yılında Türkiye'deki kadın sayısının 46 milyon 854 bin, erkek sayısının da 46 milyon 841 bin olacağı tahmin ediliyor.
Kadının kendi soyadını kullanabilmesi [değiştir]
Kadının evlendikten sonra kocasının soyadını almakla birlikte, kendi soyadını da kullanabilmesi, 1997 yılında Medeni Kanun'da yapılan değişiklikle sağlandı.
Zorunlu temel eğitimi beş yıldan sekiz yıla çıkaran kanun, 1997 yılında yürürlüğe girdi. Aile içi şiddete uğrayan kişilerin korunması için gerekli tedbirlerin alınmasını düzenleyen 'Ailenin Korunmasına Dair Kanun', 1998'de yürürlüğe girdi.
Türkiye'de kadın haklarının gelişimine genel bakış [değiştir]
İlk dönemde daha çok kadınların eğitim hakkı ile ilgili olarak yapılan düzenlemeler, Avrupa'da yaklaşık aynı yıllarda gerçekleştirilen reformları çok kısa bir zaman aralığıyla izler. Örneğin (meslek ve elişi okulları dışında) kızlar için ilk devlet liseleri Prusya'da 1872'de, Fransa'da 1880'de açılmışken Osmanlı Devletinin ilk kız idadisi (lisesi) de 1880'de açılmıştır. Viyana üniversitesi ilk kız öğrencisini 1897'de, Sorbonne 1899'da, Alman üniversiteleri 1895 ile 1905 arasında kabul etmiş iken, İstanbul Darülfünun'unda karma öğretim 1914-1921 yılları arasında gerçekleşmiştir.
Kadınların özel hukuktaki konumuna ilişkin reformlar Türkiye'de II. Meşrutiyet döneminde gündeme gelmiş, çok eşlilik ilk kez 1917'de çıkarılan bir yasayla Avrupa normları doğrultusunda düzenlenmiştir. Özel hukukta kadın-erkek eşitliği (bazı istisnalarla) 1926 tarihli Medeni Kanun'la gerçekleşmiştir.
Kadınların siyasi ve mesleki yaşamda hak iddia etmelerinin örneklerine 1908-1914 yıllarından itibaren rastlanırsa da, bu alanda önemli gelişmeler ancak Cumhuriyet döneminde gerçekleşme fırsatını bulmuştur.
Kadınlara oy hakkı veren ilk ülke olan Finlandiya'dan (1906) sonra, 1917'de Rusya, 1918'de İngiltere ve Kanada, 1919'da Almanya ve Avusturya, 1920'de ABD ve Macaristan, kadınlara oy hakkı tanımıştır. Türkiye'de ise kadınlar, gerçek siyasi seçimlerin henüz yapılmadığı bir dönemde, 1930 ve 1934'te bu hakka kavuşmuştur.
Türkiye'de kadın hakları kronolojisi [değiştir]
Cumhuriyet öncesi [değiştir]
1843: Türk kadınları ilk kez, Tıbbiye Mektebi bünyesinde aldıkları ebelik eğitimi ile sosyal yaşamda yerlerini almaya başladı.
1847: Kız ve erkek çocuklara eşit miras hakkı tanıyan İrade-i Seniye yayımlandı.
1856: Osmanlı topraklarında kadınların köle ve cariye olarak alınıp satılmaları yasaklandı.
1858: yılında yayımlanan 'Arazi Kanunnamesi'nde mirasın kız ve erkekler arasında eşit olarak paylaştırılacağı hükmü yer alırken, kadınlar miras yoluyla mülkiyet hakkını kazandı. Aynı yıl Kız Rüştiyeleri açıldı.
1869: Kadınlar ilk dergilerine 1869 yılında kavuştu. Kadınlar için ilk sürekli yayın olarak nitelenen haftalık 'Terakk-i Muhadderat' dergisi yayımlanmaya başlandı.
1869: Kızların eğitimine ilk kez yasal zorunluluk getiren 'Maarif-i Umumiye Nizamnamesi' ise 1869 yılında yayımlandı. Bundan bir yıl sonra da kız öğretmen okulu 'Dar-ül Muallimat' açıldı.
1871: Evlilik sözleşmesinin resmi memur önünde yapılması, evlenme yaşının erkeklerde 18, kadınlarda 17 olması ve zorla evlendirmelerin geçersiz sayılmasını düzenleyen Hukuk-ı Aile Kararnamesi 1871'de çıkarıldı.
1876: 1876'da ise ilk anayasa olan Kanun-i Esasi ile kız ve erkekler için ilköğretim zorunlu hale getirildi.
1897: Giderek sosyal yaşamda daha çok yer almaya başlayan kadınlar, iş hayatına ilk olarak 1897 yılında 'ücretli işçi' olarak atıldı. Kadınların devlet memuru olmak içinse bu tarihten itibaren 16 yıl beklemeleri gerekti.
1913: Kadınlar ilk kez 1913 yılında devlet memuru olarak çalışmaya başladı. Bunun ardından bir yıl sonra kadınlar, tüccar ve esnaf olarak da iş hayatına girişti.
1914: Kızlar için ilk yüksek öğretim kurumu, 1914 yılında 'İnas Darülfünunu' adı altında açıldı. 1922: Kadınlar bilim dünyasıyla ilk kez 1922 yılında tanıştı. Bu tarihte yedi kız öğrenci, Tıp Fakültesi'ne kayıt yaptırarak eğitime başladı.
Cumhuriyet Dönemi, 1923-1950 [değiştir]
1926: Türk Medeni Kanunu'nu ile erkeğin çok eşliliği ve tek taraflı boşanmasına ilişkin düzenlemeler kaldırıldı, kadınlara boşanma hakkı, velayet hakkı ve malları üzerinde tasarruf hakkı tanındı.
1930: Kadınlara belediye seçimlerinde seçme ve seçilme hakkı tanındı.
1930: Doğum izni düzenlendi.
1933: Kız çocuklarına mesleki eğitim vermek amacıyla Kız Teknik Öğretim Müdürlüğü kuruldu.
1933: Köy Kanunu'nda değişiklik yapılarak kadınlara köylerde muhtar olma ve ihtiyar meclisine seçilme hakları verildi.
1934: Anayasa değişikliği ile kadınlara seçme ve seçilme hakkı tanındı.
1936: İş Kanunu yürürlüğe girdi. Kadınların çalışma hayatına düzenleme getirildi.
1937: Kadınların yeraltında ağır ve tehlikeli işlerde çalıştırılmasını yasaklayan 1935 tarihli 45 sayılı ILO sözleşmesi kabul edildi.
1945: Analık sigortası (doğum yardımı) 4772 sayılı yasa ile düzenlendi.
1949: Yaşlılık sigortasının kadın ve erkekler için eşit esaslara göre düzenlenmesi 5417 sayılı yasa ile sağlandı.
Cumhuriyet Dönemi, 1950'den sonra [değiştir]
1952: Sağlık Bakanlığı bünyesinde ana çocuk sağlığı hizmetleri verilmeye başladı.
1965: Gebeliği önleyici araçların satış ve dağıtımının serbest bırakılmasını ve tıbbi zorunluluk halinde kürtaj hakkı tanınmasını düzenleyen Nüfus Planlaması Hakkında Kanun çıkarıldı.
22 Aralık1966: Eşit değerde iş için kadın ve erkek işçiler arasında ücret eşitliğini sağlayan 1951 tarihli 100 sayılı ILO sözleşmesi onaylandı.
27 Mayıs1983: 10 haftaya kadar olan gebeliklerin kürtajla sona erdirilmesi ve gönüllü cerrahi sterilizasyon yöntemlerine izin verilmesi Nüfus Planlaması Hakkında Kanun'da yapılan değişiklikle sağlandı. Kürtaj için evli kadınlara kocadan izin alma koşulu getirildi.
1985: Türkiye, Birleşmiş Milletler Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesini (CEDAW) imzaladı ve sözleşme ertesi yıl yürürlüğe girdi.
1985: 5. Beş Yıllık Kalkınma Planı'nda kadınlar konusu ilk kez ayrı bir başlık olarak yer aldı ve bu konuda politikalar belirlendi.
1987: Kadınlar konusuna odaklanmış ilk resmi kurum olan Devlet Planlama Teşkilatı Kadına Yönelik Politikalar Danışma Kurulu kuruldu.
1989: İstanbul Üniversitesi'nde ilk Kadın Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezi kuruldu. Bugün üniversiteler bünyesinde kurulan bu merkezlerin sayısı yurt çapında 13'e ulaştı.
24 Ocak1989: İçişleri Bakanlığı kaymakamlık sınavlarına kadınların da alınacağını açıkladı.
29 Kasım1990: Kadının çalışmasını kocanın iznine bağlayan Medeni Kanun'un 159. maddesi Anayasa Mahkemesi'nce iptal edildi. İptal kararı 2 Temmuz1992 tarih ve 21272 sayılı Resmi Gazete'de yayımlandı.
1990: Mağdurun hayat kadını olması halinde tecavüz cezasının indirilmesini öngören Türk Ceza Kanunu 438. maddesi Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından yürürlükten kaldırıldı.
14 Nisan1990: Kadın Eserleri Kütüphanesi ve Bilgi Merkezi Vakfı, ilk kadın kütüphanesi ve bilgi merkezini açtı.
1990: Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü bünyesinde, şiddete uğrayan kadınlara ve çocuklara destek hizmeti vermek üzere ilk Kadın Konukevleri açılmaya başlandı. 2000 yılı itibariyle bu sayı yediye yükselirken kapasiteleri 170'e ulaştı.
1990: 422 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Kadının Statüsü ve Sorunları Başkanlığı kuruldu. 25 Ekim 1990 tarihinde kadın sorunları konusunda ulusal çapta bir mekanizma olarak Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü (KSSGM) 3670 sayılı kanunla Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına bağlı olarak kuruldu ve 24 Haziran1991 tarihinde de Başbakanlığa bağlandı.
Eylül 1990: Yerel yönetimler kadın konusunda özellikle şiddete uğrayan kadınlara yönelik hizmet vermeye başladı. Türkiye'deki ilk kadın sığınma evi Bakırköy Belediyesi tarafından açıldı.
20 Şubat1992: Birleşmiş Milletler Uluslararası Kadının İlerlemesi İçin Araştırma ve Eğitim Merkezinin (INSTRAW) toplantısında, Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü Türkiye'de kadın konusunda irtibat noktası olarak kabul edildi ve BM ile işbirliği içinde program ve projeler uygulanmaya başlandı.
1992: Cinsiyete dayalı veri tabanı oluşturulması amacıyla Devlet İstatistik Enstitüsü'nde Toplumsal Yapı ve Kadın İstatistikleri Şubesi kuruldu.
1993: İstanbul Üniversitesi'nde ilk Kadın Araştırmaları Ana Bilim Dalı açıldı ve yüksek lisans programı vermeye başladı. Bugün Kadın Çalışmaları Ana Bilim Dalı açarak Yüksek Lisans Programı veren üniversite sayısı dörde ulaştı.
1993: Kadın Dayanışma Vakfı, Altındağ Belediyesinin desteğiyle kadın danışma merkezi ve kadın sığınma evini açtı.
1993: Halk Bankası'nca kadınları girişimciliğe özendirmek amacıyla kadınlara özel, düşük faizli kredi uygulaması başlatıldı.
1994: Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü bünyesinde, şiddete uğrayan kadınlara hukuki ve psikolojik danışmanlık, girişimcilik ve el emeğinin değerlendirilmesi konularında hizmet vermek amacıyla Bilgi Başvuru Bankası (3B) kuruldu.
5 Nisan1994: Dünya Bankası ile kadın konulu projeler yürütülmeye başlandı. Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü'nde bir Dokümantasyon Merkezi kuruldu.
1994: Türkiye Kahire'de yapılan Birleşmiş Milletler Nüfus ve Kalkınma Konferansına katıldı. Konferans'da kadının statüsü ve sağlık ilişkisini vurgulayan "üreme sağlığı" kavramı üzerinde özellikle duruldu ve kadın sağlığında "bütüncül" bir yaklaşım benimsendi. Bu yaklaşım doğrultusunda Sağlık Bakanlığı koordinatörlüğünde ilgili kesimlerden sağlanan katılımla "Kadın Sağlığı ve Aile Planlaması Ulusal Eylem Planı" hazırlandı. 1998 yılında kamuoyuna sunulan Eylem Planı 6 ana çalışma grubu tarafından oluşturuldu. Kadının Statüsü grubunun koordinasyonunu Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü üstlendi.
1995: Kurulduğundan bu yana, açtığı kadın danışma merkezi ile şiddete uğrayan kadınlara danışmanlık hizmeti veren Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı, ilk kadın sığınağını açtı.
Kasım 1995: Güneydoğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı tarafından bölgedeki kadınların durumunun iyileştirilmesi ve kalkınma sürecine entegre edilmesi amacıyla planlanan Çok Amaçlı Toplum Merkezlerinin (ÇATOM) ilki Urfa'da açıldı. 2000 yılı itibariyle bölgedeki sayısı 21'e ulaştı.
29 Haziran1996: Anayasa Mahkemesi Türk Ceza Kanunu'nun erkeğin zinasını suç olarak düzenleyen 441. maddesini anayasanın eşitlik ilkesine aykırılığı gerekçesiyle iptal etti. 27 Aralık1996 tarih ve 228600 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan kararda verilen bir yıllık süre içinde yasal düzenleme yapılmaması nedeniyle erkeğin zinası 27.12.1997 tarihinden itibaren suç olmaktan çıktı.
1996: Tarım ve Köyişleri Bakanlığı bünyesinde "Kırsal Kalkınmada Kadın Daire Başkanlığı" kuruldu.
1997: Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü koordinasyonunda 13 il valiliği bünyesinde "Kadının Statüsü Birimleri" kuruldu.
22 Mayıs1997: Kadının evlendikten sonra kocasının soyadını almakla birlikte, kendi soyadını da kullanabilmesi Medeni Kanun'un 153. maddesinde yapılan değişiklikle sağlandı.
19 Kasım1997: Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü'nün önerisi üzerine İçişleri Bakanlığı'nca nüfus cüzdanlarında medeni hal kısmında "evli/ bekar/ dul/ boşanmış" gibi ifadelerin yerine sadece "evli" veya "bekar" ifadelerinin kullanılmasını düzenleyen genelge yayımlandı.
13 Kasım1997: Türkiye Cumhuriyeti, amacı uzman bakanların çalışma alanları ile ilgili konularda Avrupa Konseyi faaliyetlerine etkin bir şekilde katılmalarını teşvik etmek olan Kadın-Erkek Eşitliğinden Sorumlu Avrupa Bakanlar Konferansı'nın dördüncüsüne ev sahipliği yaptı.
23 Haziran1998: Anayasa Mahkemesi kadının zinasını suç olarak düzenleyen Türk Ceza Kanunu'nun 440. maddesini anayasanın eşitlik ilkesine aykırılığı gerekçesiyle iptal etti. Gerekçeli karar 13 Mart1999 tarih ve 23638 sayılı Resmi Gazetede yayımlandı.
17 Şubat1998: Yeni Türk Medeni Kanunu Tasarısı Adalet Bakanlığı ve Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü'nün ortaklaşa yaptığı bir toplantı ile kamuoyunun bilgisine sunuldu.
21 Ekim1998: Adalet Bakanlığı, Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü, ve kadın kuruluşlarının oluşturduğu gündem sonucunda bekaret kontrolünün, ancak takibi şikayete bağlı suçlarda, mağdurun rızası alınarak, ırza geçme gibi re'sen takip edilen suçlarda ancak hakim kararı ile gecikmesinde sakınca bulunan hallerde ise Cumhuriyet savcısının yazılı izni ile yapılabileceğini düzenleyen bir genelge yayınladı.
1998: İçişleri Bakanlığı'nca nüfus cüzdanlarında yapılan düzenlemeye paralel olarak Emekli Sandığı Genel Müdürlüğü'nce verilen dul ve yetim tanıtım kartlarındaki "Emekliye Yakınlığı" bölümünde yer alan "dul kadın vb." ifadelerin yerine sadece "eşi, kızı, oğlu, annesi, babası" gibi ifadelerin kullanılması sağlandı.
17 Ocak1998: Aile içi şiddete uğrayan kişilerin korunması için gerekli tedbirlerin alınmasını düzenleyen 4320 Sayılı Ailenin Korunmasına Dair Kanun yürürlüğe girdi.
1998: Gelir Vergisi Kanunu'nda yapılan bir değişiklikle aile reisinin beyanname vermesi esası kaldırılarak kadınların kocalarından ayrı olarak beyanname vermesi sağlandı.
1998: Kadınlara yönelik danışma merkezleri çalışmaları başta Ankara ve İstanbul olmak üzere Barolar tarafından da başlatıldı. Barolar bünyesindeki Kadın Hakları/Hukuku Komisyonları arasında koordinasyonu sağlamak amacıyla "Türkiye Barolar Birliği Kadın Hakları Komisyonları Ağı (TÜBAKKOM)" kuruldu. Giderek artan komisyonların sayısı 2001 yılı itibariyle kırk civarına vardı.
Eylül 1999: Türkiye, Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığı Önleme Sözleşmesi'ni onaylarken koyduğu aile hukukunu ilgilendiren 15 ve 16. maddelerine ilişkin çekinceleri kaldırdı.
1999: Kadın erkek eşitliği açısından önemli değişiklikler içeren Medeni Kanun Tasarısı hazırlanarak Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne sunuldu.
8 Eylül2000: Ek İhtiyari Protokol Türkiye tarafından imzalandı. Onay aşaması için Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine alındı. Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesinin daha etkin bir şekilde uygulanmasını sağlamak amacıyla Birleşmiş Milletler tarafından hazırlanan Ek İhtiyari Protokol ile Sözleşmenin taraf devletler tarafından ihlali durumunda kişilere ve kişilerden oluşan gruplara başvuru hakkı tanınmakta ayrıca uygulamaları denetlemek üzere Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi (CEDAW) Komitesine yapılacak şikayetleri kabul etme ve inceleme yetkisi tanınmaktadır.
24 Kasım2000: Ülkemizde giderek artmakta olan töre cinayetlerine karşı kamuoyu oluşturmak üzere "25 Kasım Kadınlara Karşı Şiddete Hayır Günü" nedeniyle Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü ve Şanlıurfa Valiliği işbirliği ile "Kadına Yönelik Şiddet" konulu bir panel düzenlendi. Panel resmi düzeyde töre cinayetlerine karşı duruşun zeminini oluşturdu.
17 Şubat2001: Türk Medeni Kanunu'nun yıldönümü nedeniyle TBMM Adalet Komisyonunda görüşülmekte olan Medeni Kanun Tasarısının eşitlikçi özünün korunarak yasalaşması için Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü ve kadın kuruluşları tarafından kamuoyu oluşturma faaliyetlerinde bulunuldu. Kadın dernekleri ve diğer sivil toplum kuruluşlarının katılımıyla "Medeni Yasa Tasarısı İçin Hep Birlikte" yürüyüşü gerçekleştirildi.
21 Haziran2001: TBMM Adalet Komisyonunca kabul edilen Türk Medeni Kanunu Tasarısı Genel Kurula sevk edildi.
22 Kasım2001: Yeni Türk Medeni Kanununun TBMM tarafından kabul edildi.
1 Ocak2002: Yeni Türk Medeni Kanununun yürürlüğe girdi.
30 Temmuz2002: CEDAW Ek İhtiyari Protokolünün onaylanması
7 Ocak2008: Avrupa Konseyi bünyesinde oluşturulan Kadınlara Yönelik Şiddetle Mücadele Gücü tarafından yürütülecek "Aile İçi Şiddet Dahil, Kadınlara Yönelik Şiddetle Mücadele Kampanyası" çerçevesinde Avrupa Konseyi'nce nakdi hibe verilmesine ilişkin anlaşmanın yürülüğe girmesine dair karar 26749 sayılı Resmi Gazete'de yayınlanarak yürürlüğe girdi.
Türkiye'de kadın "ilk"ler [değiştir]
1892: İlk Türk kadın romancı Fatma Aliye Hanım "Muhadarat" adlı ilk romanını kendi adıyla yayımladı.[7]
1909: İlk Türk kadın siyasetçi Emine Semiye Hanım Osmanlı Demokrat Fırkası yönetim kuruluna seçildi.
1913: İlk kadın devlet memuru Bedriye Osman Hanım Telefon İdaresinde göreve başladı.
1913: Belkıs Şevket Hanım uçağa binen ilk Türk kadın unvanını aldı.
1920: İlk Türk kadın avukat Süreyya Ağaoğlu (Ahmet Ağaoğlu'nun kızı)) İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ne kaydoldu.
1920: İlk Türk kadın tiyatro sanatçısı Afife Jale İstanbul'da sahneye çıktı.
1921: Dr. Safiye AliAlmanya’da tıp eğitimini tamamlayarak ilk Türk kadın hekim olarak tarihimizdeki yerini aldı.
1922: Yedi kız öğrenci Tıbbiye'ye kayıt yaptırarak eğitime başladı.
Haziran 1923: Nezihe Muhittin'in başkanlığında Kadınlar Halk Fırkası'nın kurulması girişiminde bulunuldu. Kadınlara oy hakkı tanımayan Seçim Kanunu gereğince valilikçe partinin kuruluşuna onay verilmediğinden dernekleşmeye gidildi.
1924: İlk kadın diş hekimi (Ferdane Bozdoğan Erberk) diplomasını aldı.
1925: Suat Hilmi Berk ilk kadın sulh hukuk hâkimi oldu.[8]
1930: İlk kadın yargıçlar atandı.
1933: Aydın (il)'inin bugün ilçe statüsü taşıyan Karpuzlu köyünde ilk kadın muhtar Gül Esin yaklaşık 500 oy alarak seçildi.
1933: Sabiha Güreyman Türkiye'nin ilk kadın inşaat mühendisi olarak Yüksek Mühendis Mektebi'nden mezun oldu. Güreyman ayrıca Fenerbahçe Spor Kulübü'nün ilk kadın voleybolcusudur.[9]
8 Şubat1935: Türkiye Büyük Millet Meclisi 5. Dönem seçimleri sonucunda başta Hatı Çırpan olmak üzere 17 kadın milletvekili ilk kez meclise girdi, ara seçimlerde bu sayı 18'e ulaştı.
1935: İlk kadın doğum uzmanı Dr. Pakize İzzet Tarzi kadın hastalıkları ve doğum alanında uzmanlık eğitimini tamamladı. Tarzi, İstanbul Boğazı'nı yüzerek geçen ilk kadın unvanını da taşıyor.[10]
1936: Eskişehir Askeri Hava Okulu'ndan mezun olan Atatürk'ün manevi kızı Sabiha Gökçen dünyanın ilk kadın savaş pilotu oldu. Gökçen ertesi yıl Dersim'in havadan bombalanmasına katılarak, dünyada sivil halkı bombalayan ilk kadın pilot ünvanını da kazandı.[11]
1947: Türk basınının ilk kadın foto muhabiri Eleni Küreman, Associated Press Ajansı'nda gazeteciliğe başladı.[12]
1950: İlk kadın belediye başkanı (Müfide İlhan) Mersin'den seçildi.
1954: Prof. Dr. Nüzhet Toydemir Gökdoğan İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi dekanlığına seçilerek ilk kadın dekan oldu. Gökdoğan Fen Fakültesi'nin Astronomi Enstitüsü'ne tayin edilen ilk Türk doçenti olmuştu.[13]
1957: Türk ordusunun ilk kadın doktor subayı Dr. Sema Aran teğmen rütbesiyle göreve başladı.
1971: İlk kadın bakan Dr. Türkan Akyol atandı. Akyol aynı zamanda ilk kadın rektördü.[14]
1981: Türkiye' nin ilk kadın eksperi Diler Cesur.
1991: Başbakan Mesut Yılmaz'ın girişimleriyle ilk kadın vali Lale AytamanMuğla (il)ine atandı.
1993: Alev Kılıçkeser Hottin, Eskişehir Anadolu Üniversitesi Sivil Havacılık Yüksek Okulu Pilotaj Bölümü’nden mezun olarak ticari havayollarındaki ilk Türk kadın pilot oldu.
25 Haziran1993: Türkiye'nin ilk kadın başbakanı Tansu Çiller hükümeti kurdu.
1996: İlk kadın deniz subayları Deniz Harp Okulu'ndan mezun oldu.
2001: Denizli Belediye Başkanı Ali Aygören tarafından işe alınan Fatma Kasapoğlu Türkiye'nin ilk kadın belediye otobüsü şoförü oldu.
2002: İlk kadın Adalet Bakanı Prof. Aysel Çelikel göreve atandı.[15]
2003: Nükhet Hotar Merkez Yürütme Kurulu'na getirilen ilk kadın üye oldu.[16]
30 Ağustos2004: Kıdemli üsteğmen Songül Yakut Türkiye'nin ilk kadın ilçe jandarma komutanı olarak görevine başladı.[17]
2005: Tülay TuğcuAnayasa Mahkemesi'nin ilk kadın başkanı seçildi ve dolayısıyla Yüce Divan'ın da ilk kadın başkanı oldu.[18]
2006: Dünyanın en yüksek noktası Everest'te zirveye tırmanan ilk Türk kadın dağcı Eylem Elif Maviş oldu.[19]
2007: Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği'nin (TÜSİAD) ilk kadın başkanı Arzuhan Doğan Yalçındağ oldu.[20]